Ana səhifə YAZILAR Aynur HAZAR

Aynur HAZAR

Müəllif: Bizim Yazı
697 baxış

(1975 Ankara; Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Cografya Fakültesi, Turk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirip. Bir süre Gazi Universitesi Türk Halk Edebiyati anabilim dalında yüksek lisans yaptı. Okuldan sonra Ankara’nın çeşitli ilçelerinde 4 sene ögretmenlik olarak çalıştı. Ve son on senedir New York’ta yasamaktadır. www.edebiyazilar.com adresinde yazıları yayınlanmakta ve yakında piyasada çıkacak olan kısa öykülerinden oluşan kitabının son hazırlıkları içindeler.)

Eğer dönemezsem

Kanatlarındaki yıldızları gökyüzüne serpiştiren meleklere anlat beni. Zaten tanıyorlar diyeceksin fakat tanımak başkadır, aşkın dilinden dinlemek başka. Senin gözlerinin dilinden dinlesinler beni. Ben kainatı gördüm, kainat beni gördü. Ben aşkı dillendirdim onda gördüklerimle; o ser verip sır vermedi bende gördükleriyle. Gelemezsem, sen anlat hepimizin yerine. Sakin unutmasınlar beni.

Eğer dönemezsem,
Eteklerindeki bereket tohumlarını yeryüzüne bırakan bulutlara anlat beni. Senden sonra en çok onları özlediğimi; karanlıklarında dahi ruhumu arıttığımı; günlerce başımızın üzerinden gitmediklerinde bile, diğer insanlar gibi söylenip durmadığımı anımsasınlar daima. “Bir kadın vardı. Gözlerinde hiç kimseyi ıslatmayan sağanaklar taşırdı.” desinler.

Eğer dönemezsem,
Toprağıma anlat beni. Gözü doymazların kanla beslendiği kentlerde, susuzluktan çatlamış haliyle de çok sevdiğim parçasından tut da, bereketin arsızca fışkırdığı parçasına kadar, her zerresini ayrı özlediğimi; tenine yağmur değdiği vakit yaydığı kokunun başka hiçbir memlekette bulunamayacağını anlat. Anlat ki bilsin, hasretini kalbime ince ince  işlediğim sevgilim…

Eğer dönemezsem,
Göğün şımarık kızı Güneş’e ve O’na aşık binlerce günebakana, gecenin gizemli sultani Ay’a, saçlarımı da gitmezse rahat edemeyen oyun arkadaşım rüzgara, dört mevsim aşka gebe olup yüklerini nazlı nazlı  taşıyan ceviz ağacına, uğursuz diyenlere inat sırdaşım olan baykuşuma anlat beni. Tıpkı beni bana anlattığın gibi.
Bencillik değil bu. Göçse de dünyadan tenime ait ne varsa, adımın son nefesine kadar sende yaşama isteği.
Ben hiç bıkmadım aşkı, seni, senin aşkını, aşktaki seni, sendeki aşkı ve bende yarattığın bendeliği anlatmaktan. Ne olur sen de bıkma…

Eğer dönemezsem,
Kolaysa bunu yüreğine anlat…
Tıpkı benim seni anlatmaya çalışıp bir türlü beceremeyişim ve yüreğimin hiçbir sözü sana layık görmeyişi gibi…
Bil ki, benden dinlediklerinden çok daha fazlası gizli, atışlarını henüz hiç duymadığın kalbimde. Geceleri dünya uyurken kulağına fısıldadıklarım olsa olsa  birer ipucudur. Öyle derinlerdesin ki, ha dokundu ha dokunacak sözüm sana. Fakat bir türlü olmuyor, kalemim ezber yazmayı sevmiyor. Aşkına dokunamayan seslerin üzerine çizgiyi çekiveriyor. Hani dilsizler gibi bakarım da gözlerine, anla isterim muradımı. Oysa söz dediğin sonu gelmez cevherdir bende. Gel gör ki karşına dizildiler mi ayakları birbirine dolanan serseridirler… Olmadı, dökemedim kalbimdeki incileri kalbine…
Tanrı bir şans daha verir mi bilmem. Kendi ayağımla yokluğa mı gidiyorum yahut yoklarımı sırtlayıp varlığa mı gidiyorum, bilmem. Tek bildiğim, geri gelebilirsem eğer, yemin olsun, kalbimdeki şarkıları sana gökyüzünden değil, sesimden dinleteceğim. Ask, ab-ı hayatmış, öyle derler. Onu sana avuçlarımdan içireceğim.
Geri dönersem, asla senden geri dönmeyeceğim. Yüzüme dudaklarının gölgesi düştükçe, kıblemi senden çevirmeyeceğim…
Bir gün susarsa dudakların herhangi bir nedenden ötürü ve yeniden dinlemek istersen beni birinden, yaşadığım sokağın kaldırımları tanımaz beni. Ihlamur kokulu sokağa git ve ortancalardan dinle hikayemi.
Olur ya, gelemezsem geri ve başka tenlere mesken olursa tenin, bir tek şey isteyebilirim senden. Kalbinin bir kösesinde sakla son nefesimi…

Kadere teslim olmadan önce

Değiştirmeye cesaretinin olmadığı şeylere kader der insanoğlu. Boyun eğip kabullenişi, kader sandığı şeye karşı değil güçsüzlüğünedir aslında. Korkaklık sinmişse bir kez ruhuna, her olmaza başka bir bahane bulur. Sen sen ol, denemeden boyun eğme…
Uzak memleketlerden birine gitmeye hazırlanırken, çok sevdiğim bir arkadaşıma korkularımdan bahsettim. Bir çok bilinmeze adım atmak için son sürat hazırlanırken ve adımlarım ileri kalbim geri geri giderken, O bana :” Kıyıdan ayrılmayı göze alamayan, okyanusları keşfedemez.” dedi… Anladım ki geçeceğim tek okyanus mavi ve büyük olan değildi. Kendi okyanuslarımı da keşfedecektim bu yolculukla. Ki her insanin içinde keşfedilmeyi bekleyen, daha önce adımlanmamış nice denizler, adalar, gökyüzü parçaları vardır. Bazen birinin anımsatması bazen birine anımsatmamız gerekir…
Kadere teslim olmadan önce, kendi yolculuğuna çıkıp, ruhunun seyyahı olmalısın. Ben içimde kaç okyanus aştım bilmiyorum ama akıntıya kapılmadan da yaşanabileceğini öğrendim. Yapabilmek ayrı elbette ama öğrendim. Öyle anlar oluyor ki yaşamda, kader sana yol soruyor. Haydi söyle nereye doğru akayım diyor. Aklın ve kalbinle görebilirsen hayati, zor değil yanıt vermek. Fakat bir korkaksan, duymazdan gelirsin kaderin cesur sesini…
Haydi insanoğlu, bırak her şeyi yaradana yüklemeyi. Seni kukla gibi oynatmak için var etmedi. İyileri doğruları biz başarırız çünkü akıllı ve kıvrağızdır. Başımıza gelenleri ise hep O’na yükleriz. Tanrı ne kadar sabırlı. O bizi sorgulayacağına, biz ona sitem ederiz. İsyankar olduğumuz tüm acılar bizi pişirmek için gönderilir oysa. “Hamdım, yandım, piştim.” diyebilmek için. Sevincin kıymetini, mutluluğunun anlamını bilmek için vardır keder. Gördüğümüzde tanıyıp yolumuzu değiştirmek için vardır hatalar.
Biz insanlar! Öğreniyoruz yaşamayı, burnumuzu sürte sürte. Çünkü zor öğrenilen asla unutulmaz. Kolay gelen kolay gider demişler, ne de güzel söylemişler. Bu da bizim vefasızlığımız belki. Güzeli çabucak tüketerek unutup, acıyı beynimize kazıyarak çoğaltmak. Öğrenmek için hep acıtanı seçmek.
Gelişi kısmet olanın kaderdir gidişi. Peki Neden? Elimizi dokunamadığımız hayat kimindir? Başkaları senin yerine yapıyorsa seçimlerini yahut kapılıp gidiyorsan akıntıya, sadece ahmaksın şu dünyada. Hepsi bu. Pişman dahi olacaksan, kendinden bilmelisin bunu. Silmelisin yaşamındaki yabancı parmak izlerini. Korkma elini yaşamına dokundurmaktan. Yaşamına burnunu sokanların tek bir amacı vardır çünkü, kendi hayatlarının rezilliğini örterek tatmin olmak. Düşün ki kaç hayattan sorumludur bir insan.
Haydi bugün kendin ol. Kendine dürüst ol. Okyanuslar bekliyor seni. Uzaklarda arama, belki de hemen kapının eşiğinde. Sen yeter ki açılmak için bir kayığa bin. Gerektiğinde gövdesine çekecek bir gemi mutlaka bulur seni. Pervasızların değil, cesurların yanındadır Tanrının gölgesi…

You may also like

Şərh yaz

Layihə haqqında

Sayt Azərbaycan Respublikasının Qeyri-Hökumət Təşkilatlarına Dövlət Dəstəyi Agentliyinin maliyyə yardımı ilə hazırlanmışdır.

Saytın məzmunu

Saytın məzmunu Dünya Gənc Türk Yazarlar Birliyinin cavabdehliyindədir, Azərbaycan Respublikasının Mədəniyyət Nazirliyinin mövqeyini əks etdirmir.

Bizim Yazı©2024 – Bütün hüquqları qorunur.