* * *
Her gün vermediğim bir “Selam”ım var,
Her gün gördüklerim gözümden çıkar.
Benim bu dünyadan bir alasım* var,
Bir de, bir adam var sözümden çıkar.
Diller var adımı taze saklayıp,
Gözler var üstümde nazar saklayıp,
Bir kalbi kırık kız nezir saklayıp,
Onun da hasreti dözümden çıkar.
Dediler: yol gitsen yorulmak kalar,
…Elə oturup da yaşlanmak olar**…
Deli dileklerle becermek olar,
İlahi, sen beni özümden*** çıkart.
*alasım – alacağım
** Sadece oturup yaşlanmak (kocalmak) olar
*** özümden – kendimden
BEN HALA BİR KIZA YÜREK TAŞIYIM
Tuzlu sevgilerden dudağım çatlak,
Ben senin yanına susayıp geldim.
Aşkım sinetaşı, kendim baştaşı,
Bir de ellerime taş alıp geldim…
Baştaşın* olayım, adres taşıyım,
Ölsem, baştaşın kefene gider…
Ben hala bir kıza yürek taşıyım,
Gücüm bir kalbi taş etmeye** yeter…
Senin dertlerinden öleceğim ben,
O “kız yüreğ”inde defn eyleyersin.***
Senin ellerinde öleceğim ben,
Sən Allahın məni aff eyleyersin.****
* baştaşı – mezartaşı,
**etmeye – yapmağa,
*** tokunulmamış (saf, temiz) yüreğinde beni gömersin.
**** Allah rizasıyçın çok affedersin
* * *
Seni varlığıma aç koyacağım,
şimdi hatıramı yavanlık eyle.
Yanında ben kadar yer boş kalacak,
bir az da gölgenle civanlık eyle.
Ben de yokluğunla oyalanmışım,
bir dudak çatladı, bir yüz üşütdü…
Bak, işte böylece…
bu çatlak dudak,
daha o gül gibi yanaktan düştü…
…gec oldu, bu kadar aynaya bakma,
beni aynadan mı uğurlamışsın?
Seni darağacı bilip geleni,
sarı yaprak gibi yere salmışsın…
* * *
Yakın yola varamadım,
uzakların vakti değil.
Ben mutluluk kazanmadım,
gün görmek de bahtım değil.
Ayağım yere varandan,
yer varmadı ayağıma.
Yollar bana yarımadı,
koyuldum yolun ağına.
* * *
Gözlerim vahtsız uyandı,
ne akşamdı, ne de sabah.
Yüreğim neyle oynasın? –
ne sevinç var, ne da ki, gam…
Gözlerimiz bakıp görmez,
ellerimiz varıp değmez…
Ne “gel” deme, ne “git” deme,
ne şeker ver, ne de zeher*.
* zeher – zehir
* * *
Ömrümüzde iki defa
“kırk”ımızı çıkartdılar.
Dualarla, göz yaşıyla,
çocuk ömrü kocaltdılar*.
Ömrümüzde iki defa,
gözümüze ışık geldi:
Annemizden olmuşuk
bir,
bir de ki, ruh çekip gitti…
Ömrümüzde iki yere,
kovuşmağa uğraşmışık.
Varmış Tanrı dergahında,
bir de seven kalbde ışık..!
* kocalmak – yaşlanmak
* * *
Ömrüm uzun olmadı,
fakir gülüşü gibi.
Ölmek resm çizmektir,
feleğin yüzü gibi.
…Ne kağıtı dinç koydum,
ne seni, yazık canım.
Biz kendimize doğma,
dünyaya yadık, canım.
Yeni bir şey yazmadım,
Ben – binyılın ölüsü.
Yaddaşını ara, bul,
çıkart gördüğüm günü..!
* * *
Ne suskunsun, susmaz gönül,
yüzerine nimdaş* mıyım?
Senle yürütemiyorum,
ben vefasız yoldaş mıyım?
Görüp geldim o dünyayı,
dar etmişsin bu dünyayı,
Bir gün alsa su dünyayı,
Nuh mu ollam, Ağrıdağ mı?
Gerilerde kazanmadım,
acıları kucup kaldım.
Alnımı okuyamadım,
alnı böyle kırış** mıyım?
* nimdaş-eski
** kırış-buruşuk
KARABAĞ
Dağların yüce olmasa,
düzlerin nice olmasa,
derelerin ırmak-ırmak
bulutların yumak-yumak
akmasa
Ceylanların, geyiklerin
adam gibi bakmasa,
ne değişir?
Ben senin kendini seviyorum,
Sen benim Karabağımsın.
Sen benim kara bağımsın.
Sen benım karam,
ağımsın.
Sen kendinden büyüksün.
Sen sözümden büyüksün.
(sözden önce sesimsin!)
Karabağ!
Karabağ!
Sen benim alın yazım.
Ben bir parmak kalemle
Ağ* kağıta ne yazayım?
Bir tek onu biliyorum
Sana dönene kadar
boyum küçük
omuzum eğri,
dilim kısa,
gözüm gölgeli –
kısası:
sakat olacağım.
Bu ise hayat değil.
Yarın
Tanrı söylemez mi?
Ya insan!
Ben seni böyle ha yaratmamışdım…
*Ağ – beyaz
KARDEŞ
Hoş günümü görmedin,
ölsem görürsün, kardeş.
Bana ev öremedin,
kabir örürsün, kardeş.
Yüreğimiz düz oldu,
yolumuz düz çıkmadı.
Ne yazımız yaz oldu,
güzümüz güz çıkmadı.
Bir karında yatmışız,
bir mezarda yatmayız.
Bir babanın oğluyuz,
bir adresde kalmayız.
Bana ev öremedin,
kabir örürsün, kardeş.
Ben ölüm, görmeyelim,
birden ölürsün, kardeş..!
Kışımız buzdan öte,
Yazımız* yaz olmadı.
Yayımız** oddan öte,
Güzümüz güz olmadı.
Bir anneden doğmuşuz,
bir daha da doğmayız.
Bir babanın oğluyuz,
ayrılsak ayrılmayız.
Burda bir gün görmedim,
orda görürüm, kardeş.
Ben ölüm görmeyeğim,
ölsen ölürüm, kardeş..!
* Yazımız – baharımız,
** yayımız – yazımız
ABİ
Оsman Enveroğluna
Abi, sizde ne var, ne yok?
Bizde hala ki, sağlıktı*.
Abi, sözde ne var, ne yok?
Yüzde** hala ki, sağlıktı.
Abi, hani giden dönmez,
doğulanlar, nerde, Abi?
Yan gelmedi, yöre yaddı,
beyler, hanlar nerde, Abi?
Kara*** olsa da saçımız,
kalbimiz ki, kara değil.
Yüreğimiz dert bohçası,
sen olmasan kime deyim?
Dünya nereye gediyor,
biz para-pul düşünmedik.
Biz çekeni çekmesinler,
bir de oğul
düşünmedik.
Abi, gedenler dönmüyor,
dönen, dönen hani,**** abi?
Yöre yaddı, yan gelmedi,
tanı, abi, tanı, abi..!
Sorma “ne var, ne yok”, abi,
dil diyor ki, hala sağız.
Sen bizleri boş ver, abi,
El***** durursa biz de varız!..
* sağlıktı – selametçilikdir, durum iyi kibidir,
** yüzde: görüntüde, yansımada anlamında
***kara – siyah,
****hani – nerde
***** el – il-oba, yurt (vatan) anlamında
ER ASKER
…Esker
en ezel* eseridir Ekberin.
En eziz eseridir ezelki esrin**.
Eskerle elemler eridi.
Eskerim erdemlidir:
Elleri Erdebilde, Erkkalede***.
Erarslandı, eyilmezdi.
Eskerim!
Ezelim!
Ezberim!
Elaçı**** Esker!
Eliaçık***** Esker,
Er Esker,
Eziz Esker
Esker****** ESKER!
* ezel – ilk, birinci
** asrın (yüzyılın)
***Erkkalede – Güney Azerbaycandakı Erk Kalesinde
**** Elaçı – derslerini iyi çalışan, sınavlardan hep yüksek puan alan
***** Eliaçık – hayırsever, elinde-avcunda olan ekmeğini paylaşan
****** Esker (Asker) – mehmetcik