İrfan KARABULUT
/1974 senesinde Türkiyede doğdu.
Filippinin Manila kentinde yaşıyorr.
Türk Ticaret Odası Genel Başkanıdır./
Ey sineme hasret odları dolduran dost,
Bütün kevni -kün- emriyle olduran dost;
Yüreğimin acısı hüzne bulandı ey dost,
Devrildi göklerim,ümidin fecri yandı ey dost
Gençlik gitti elden zaman tükendi.,
Hislerim-hadi gelsene – nidasına aldandı ey dost
Senin evin gönül ülkemiz istilada,
Fecri kazibe aldandı ey dost,
Gündüz hasretin gece ayrılığın zülfündeyim,
Emanetin hüzünle, gözyaşı ile yundu ey dost
Aç perdeni kabrin verasını göster ne olur,
Gönlüm doymaz aşk ateşine bandı ey dost..
Kırıldı kantlarım… aşamadım kaf dağını,
Ümit kuşum yalnızlık dağına kondu ey dost..
Bir başıma üşüyorum sevgisiz dağlarda,
Resulün dahi uhud da garibleri andı ey dost..
Ey dost geldim kapına gecelerdeyim,
Bak hasretinle yüreğim ağzıma indi dost,
Al yanına muti kul eyle ey dost,
Ne dilersen amenna ister kül eyle dost…
***
Günler boyu yoldayız…
Yollar içer cöl susuzluğunu
Gece örter sevdaya uykusuzluğumu
Ey gül !.. dağıtma dalının yaprağını
Şebnemini ağyar görmesin.
Kakülüne Züleyha inilti işledi
Zaman eskimiş bir resmi attı suya…
Geceler ve zaman yatınca uykuya
Leylanın ahlarını al da gel;
Hasretin sürmesini başkası sürmesin…
Çiçekler anlar dağ başını kimsesiz
Yağan yağmurlar seni soyler sessiz sezsiz
Kanatları yanan geçemez sevdayı
Ayrılığı bilmeyen duymaz nazlı rüveydayı
Tutuldu gönül dalların sonsuzluğuna
İstemem varlık bu dantelayı örmesin…
***
Gönül ülkene yağmurlar yağardı,
Geçerdi kaf dağını kantların
Gönlün zümrüdü ankaya kanatı kuş olurdu
Hüzün dantelini alırdın eline
damlalar yanaklarında donar,
Billurca ellerime dökülür,
Yüreğime gümüş olurdu…
Hayallerden köprüler kurardın sen..
Asyayı avrupayı kardeş,
Beni şair yapardın yeryüzüne
Sen gülümserdin.
Hayalin bana düş olurdu…
Bazen hissin karlı dağlarında,
Yalnızlığın gece şatolarına kaçardın,
Sen üzülür, masunca süzülürdün..
Benim yüreğim kış olurdu.
Sayılı günlerin ardına diye
Gittiğinde uzak memleketlere,
Yataklar içi dikenli yumak,
Yastıklar başımda taş olurdu…
Göklerin sevinci yeryüzünün varlığına,
Gecenin cilevesi gündüzedir.
Sen gönül ülkemin gülü
Okumazsan içimi,
Hiçliğe karışırım
Varlığım ölmüş olurdu.
***
Söyleyin yüreğimdeki çiçeklerde
Daha koparılacak kaç dal var…
Çıkmaz sokakların ardına düşsen ey gönül
Bu yolun sonunda ölümden başka hangi yol var…
Sürüklenirsin ümitsizlikten deli ırmaklarda,
Dinle gök sultanını, seni kurtaracak sal var.
Cazibesiyle meftun etse de dünyanın renkleri
Tatma her gördüğünü… ardında zehirli bal var…
Çık ak alnın temiz şehit kanıyla
Cennette seni bekleyen muhammd-i gül var.
***
Bir sana bir de bulutlara
Anlatabildim yüreğimin aşkını
Yıkılmasın diye bağladım umutlara,
Gönlümün üç bin odalı köşkünü…
Ey yaratıcı, ne bu içimde yanan,
Aç perdeni, duyulsun sonsuzluğun kokusu
Bilmediğim bir sevdaya attığın an,
Bitti zaman yırtıldı mekanın dokusu…
Şimdi ben nerdeyim yaşadığım yer neresi,
Hangi yürek var ki derdimi pay edeyim.
Ey kaderimi yazan kiramen perisi,
Bırak beni sadece ona bakıp Hay diyeyim.
Bak, bitirdim tenimi, zamanımı, anımı,
Sattım bütün varlığa ruhumu, canımı…
Bil ki geceleri eledim sana beste diye
Gözlerimle karanlığı motif motif çizdim
Dağıttım kehkeşana şehredip amalimi
İstemem ufuklar eyvahımı dermesin…
Süzülen anka kuşuna, ve süzülen göz yaşına
Ve kaderi yazanın sevda kışına
Günlerin bağını ayrılık tesbihine dizdim
Yıkılsa, viran olsa da bu gönül bahceyi gülde
Ey Muhammed’e gül olan gönül,
Bu bağ”a bağbanından bir gayrisi girmesin.