Ana səhifə BAŞ YAZI Gittik, Gördük ve Yazdık

Gittik, Gördük ve Yazdık

Müəllif: Bizim Yazı
404 baxış

Enes İbrahimUfuk DergisiMakedonya

2007 yılında ilk defa bir Türk Dünyası etkinliği için gittiğim Azerbaycan Cumhuriyeti’ne 5 – 11 Kasım 2012 tarihleri arasında ikinci defa yolum Azerbaycan’a düştü. İlk defa gittiğimde Bakü hala gelişmekte olan bir başkent idi. 9 milyon nüfusu olan Azerbaycan’ın 2 milyon nüfusu Bakü’de yaşıyor. Türk Dünyasının belki de dünyanın en hızlı gelişme gösteren şehri Bakü’dür. Kafkaslar’ında en büyük şehridir. Bakü özellikle inşaat sektörünün çok fazla geliştiği ve en önemli sanayi, ticaret ve kültür merkezidir. Aslında Bakü tarihe baktığımızda çok eski bir şehir olduğunu görebiliriz. Daha millattan önce bazı arkeolojik malzemeler bulunmuştur, fakat tam olarak şehrin ne zaman kurulduğu belli değildir.
Hazar denizinin kıyısında, Güney Kafkasya’da bulunan bir Türk Cumhuriyeti olan Azerbaycan Cumhuriyeti, müslüman dünyasında ilk demokratik ve laik olan bir ülkedir. 1918 yılında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti 1920 yılında Sovyetler Birliği topraklarına katılmış. Bakü’de bulunan Şehitlik abidesinde Azerbaycan’da savaşa giden ve orada şehid düşen Balkan ülkelerinden soydaşlarımızın isimleri ve ülkeleri bir levhada yazmaktadır. Tarihte bile Balkanlar ile Kafkaslar arasında bir yakınlık söz konusu…

Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği

Kısa adı DGTYB olan Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği 1998 yılında kurulan, amaç, hedef ve misyonu belli olan bir kurumdur. Dünyanın çok değişik bölgelerinden yazar ve şairlerin üye olduğu bir birliktir. DTGYB’nin organizasyon ile 5 – 11 Kasım 2012 tarihlerinde ‘‘Gittik, Gördük, Yazdık’’ projesi çerevesinde türksoylu genç yazar, jurnalist ve yeni nesil siyasi yorumcuların Azerbaycan ziyareti düzenlendi. Bu projeye Azerbaycan Gençlik Bakanlığına bağlı Gençlik Fondu ile önemli kurum ve kuruluşlar destek vermişti. Projenin esas amacı Türk Dünyası yazarlarına Karabağ sorununu yakından tanıtmak, Karabağ’daki sıkıntıları yerinde tespit edip Türk Dünyasına tanıtmaktı. Nitekimde bu proje düşünüldüğünden bile daha başarılı gerçekleştiğini düşünüyorum.

Karabağ Ortak Sorunumuz

Azerbaycan’ın işgal altındaki Karabağ sorununu hepimiz az çok biliriz. Yıllardır ülkemizde (Makedonya) bu doğrultuda faaliyetler yaparız. Gerek Hocalı soykırımı, gerek diğer soykırımlarda şehit düşen vatanseverleri anarız. Fakat Karabağ’a gidip, ordaki köylerdeki durumu görüp, “sıfır noktası”na kadar inip Ermeni askerlerini işgal edilmiş Azerbaycan topraklarında görmek bambaşka idi. Karabağ’a gitmeden önce Bakü Atatürk Kültür Merkezi’nde ‘‘Karabağ Ortak Sorunumuz’’ konusunda bir uluslararsı konferans düzenlendi. Konferansın açılışını milletvekili Ganire Paşayeva yaparken, konferansa T.C. Azerbaycan Büyükelçiliğinin Kültür Müşaviri, KKTC Bakü temsilcisi, TÜSİAB Başkanı ile değişik ülkelerden yazar ve gazeteciler katıldı.

Karabağ Kafkaslar’da, Küçük Kafkas Dağları’nın yüksek kesimlerinden alçak kesimlerine kadar uzanan, Kür ve Aras nehirleri arasında yer alan tarihi ve coğrafi bir bölgedir. Sovyetler Birliği dağılmadan önce, 1988 yılında Ermeni ve Azerbaycan Türkleri arasında bazı misillemeler yaşanmış.  Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal etmesi ile yaşanan sıcak savaş döneminde Ermenistan, Azerbaycan Türklerine çok sayıda katliamlar, soykırımlar yapmıştır. Daha 20 yıl öncesinde yapılan katliamlar malesef  BM ile çok fazla sayıda ki ülkeler tarafından hala soykırım olarak tanınmamıştır. Karabağ savaşı esnasında 26 Şubat 1992 tarihinde Ermeni askerlerini Hocalı kasabasında sivil halka yapmış olduğu toplu katliamda 613 soydaşımız hayatını kaybetmiştir. Azerbeycan resmi kaynaklarına göre, 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sakin öldürülmüş, toplam 487 kişi ağır yaralanmıştır. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiş. 1988 yılında alevlenen kıvılcımlar Mayıs 1994 yılına kadar devam etmiştir. Bu 6 yıl zarfında Karabağ bölgesinde yaşayan Azerbaycan Türkleri birçok katliama maruz kalırken, 1 milyon Azerbaycan Türk’ü kendi topraklarından göç etmek zorunda kalmışlardır. Günümüzde Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 şehir Ermeni işgali altındadır ve bölge “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” adında, hiçbir ülke tarafından tanınmayan bir sözde devlettir ( – Azerbaycan türkçesinde ifade etsek – “gondarma gurum”dur).
1994’te  Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında ateşkes anlaşması imzalamıştır. Fakat günümüzde bile bu ateşkesin ermenilerce ihlal edildiğini Karabağ’da gördük.

Tovuz, Ağdam, Terter

5 – 11 Kasım 2012 tarihleri arasında Karabağ’da ki şehirlere gidip, oradaki yaşamı, ordaki köyleri ve ordaki sorunları birebir görmüş olduk. İlk durağımız , Türk Dünyasının  tanınmış milletvekillerinden biri olan Ganire Paşayeva’nın bölgesi olan Tovuz’a gittik. Orada iki sınır köyü ziyaret etme şansımız oldu. Tovuz’daki Alibeyli köyü 75 km’lik Azerbaycan – Ermenistan sınırında bulunan bir köy. Köy Ermenistan askerlerinin bulunduğu dağların alt kısmında bulunmaktadır. Ermenistan askerleri ateşkesi bozarak, köy halkına günümüzde bile ateş açmaktadır. Dağların tam karşısında bulunan bir ilkokula ateş açarak, çocuklar vuruluyor. Daha geçtiğimiz yıl Ermeni askerkeri oyuncağa patlayıcı yerleştirerek Tovuz nehrine brakmış. 13 yaşındaki bir kız çocuğu Tovuz nehrinde bulduğu oyuncağı eve götürüp, oyuncağın patlaması ile hayatını kaybetmiş. Malesef bu olay kamuoyunda yeterince gösterilmediği için konu hakkında yeterince bilgimiz yoktu. Yaşanan bu olay dünya gündemine gelmediği için, insan ister istemez bizim çocukların değeri hiç mi yok diye düşünebiliyor. Tovuz’da Hacallı ve Agdam köylerini de ziyaret ettik. Bu köylerde “sıfır noktası”nda200 metrekarşımızda Ermeni askerlerinin mevkilerini görüyorduk. Ermeni askerleri özellikle akşam saatlerinde tek başlarına o bölgeden geçenlere ateş ediyorlarmış.

Agdam’da Guzanlı ile Orta Garvent köylerini ziyaret ettik. Orta Garvent köyünde 8 Mart 2011 yılında evin bahçesinde oyun oynarken Ermeni canileri tarafından snayperle öldürülen 9 yaşındaki Fariz Badalov’un evine gittik. Yaşanan bu üzücü olaydan sonra 750 metrelik köy sınırlarını devlet duvarla kapatmış. Evin bahçesinde küçük bir kapı vardı. Kapıyı açmak çok tehlikeli, zira arka tarafda Ermeni askerleri var… Küçük kapıyı açtığımızda işgal edilmiş topraklarımızda Ermeni askerlerini görüyoruz. Çoluk, çocuk demeden ateş etmeye devamedenErmeni canileri, bölge halkına kendi topraklarında huzur vermiyor. Köy halkı bu durumda hayvancılık bile yapamamakta, çünkü Ermeni askerleri hayvanlara bile ateş ediyormuş.

Terter’de Kapanlı köyünü ziyaret ettik. Akşam saatlerine denk gelen bu ziyarette “sıfır noktası”nda ki evleri ziyaret ettik. Evler malesef delik, deşik. Ermeni askerleri akşam saatlerinde bir evde ışık görünce hemen ateş etmeye başlarmış. “Sıfır noktası”nda ki evler de büyük bir duvar ile korunsa da evlerde kurşum izlerini görmek mümkün. Bir evi ziyaret ettiğimizde, evde oturan orta yaşlardaki bir bey iki defa ölümden döndüğünü ve omuzunda hala kurşumun olduğunu bize söylüyor. Köyün ortasında bulunan bakkalda ise köy halkı geceleri nöbet tutuyor. Her nekadar köyde kendi askerimiz olsa da Ermeni askerlerinin mevkileri köye çok yakın oldukları için ve bazı mevkiler arasında ki uzaklık100 metreolduğundan, köy halkı gizlice Ermeniler’in köye girmesinden korkup, geceleri nöbet tutuyorlar. Ziyaret ettiğimiz bu bakkalda, köy sakinleri asla buradan göç etmeyeceklerini ve bu toprakların kendi toprakları olduğunu bize söylüyorlar. Orada konuşulanları dinlerken, insan ister istemez değişik duygulara kapılıyor. Bakkalda bir amca, oğlunun şehit düştüğünü, çok yakınlarını da kaybettiğini bizlere söylerken vatan sağolsun, bu toprakları geri alıncaya kadar burden göç etmeyeceğiz diyor. Bu köyde savaş döneminde Ermeni askerleri mayınlar döşemiş. Birçok sefer mayınlar temizlense de  köyde hala mayınlar mevcut. Köy halkı hala bu mayınlar ile hayatalarını kaybedebiliyor. Bunun en son örneği 2012 yılında ki Kurban Bayram’ının 1.gününde 25 yaşında Elmeddin Caferoğlu Guliyev  kurban kesmeye giderken, atı ile birlikte mayına basıp, hayatını kaybetmiş. Elmeddin Guliyev’in ailesini ziyarete gittiğimizde Elmeddin’in annesi, babası ve eşi bizleri karşılıyor. Elmeddin’in annesi oğlunun vatansever ve inançlı olduğunu, bize onun hayatında yaşadıklarını anlattı. Elmeddin’in köyde çobanlık yaptığını söyleyen anne en son Ramazan ayında havaların çok sıcak olduğu dönemlerde annesinin ısrarla ‘‘Elmeddin işin çok ağır, oruç tutma, sağlığına bak,eğerbu günah ise günahlar benim olsun’’ diyormuş. Elmeddin de annesine ‘‘hayır anne, ben cennete gitmek istiyorum, çok sıcak olsa da ben orucunu bozmam’’ diye cevap veriyormuş. Oğlunun çok inançlı olduğu söyleyen anne ve Elmeddin’in eşi, iki küçük çocuk babasız kaldı… Kahrolsun Ermeni askerleri diye ferhat ediyorlardı.

Ziyaret ettiğimiz köylerde kurşunlanan ve yanan evlerin yerine yeniden evlerin inşa edildiğini gördük. Bölge halkı göçü düşünmüyor, aksine yeni evlerini yapıyorlar. Ermeni askerlerinin evlerini görmemeleri için değişik şekilde evler inşa etmekteler. Özellikle pencereleri görünmeyecek şekilde evler gördük. Köylerde yaşayan ahali gerçekten bir yaşam ve var olma mücadelesi veriyor.,! Ermeni askerleri ateşkesi sürekli ihlal ediyor. Ermeniler köylerde yaşayan ahaliyi her şekilde rahatsız etmeye devam ediyor. Bazen çocuklar, bazen genç, bazen de yetişkinler Ermeni askerlerinin hedefinde var.

Ziyaret ettiğimiz köylerde köy ahalisi ile yakın temaslarda bulunduk. Herkesin temennisi Karabağ’ı tekrar geri alıp, kendi topraklarımızda hür ve refah içinde yaşamaktır. Bir amca da bize bir daha ki gelişinizde işgal edilmiş topraklarımızın geri alınmasını kutlayacağız diyor. İnşallah. Fakat Karabağ sorununun çözüme kavuşması için çok çalışmamız gerekiyor. Özellikle Türk Dünyası Karabağ’ı ortak sorun olarak görmelidirler. Bu gibi milli konularda ortak hareket etmelidir. Sivil toplum kuruluşları sayesinde lobiciliği geliştirmemiz gerek. Konuyu uluslararası camiada gündeme getirmek için sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir.

Quba Soykırımı

1915 yıında Ermeniler’e soykırım yapmış olduğumuzu idda edenler var. Fakat bunun için yeterli belgeleri olmayan ve arşivleri açmaktan korkan birileri var. Peki, Azerbaycan’da daha 20 yıl öncesine kadar katliamları kimler yaptı?  Neden Hocalı katliamına sadece Azerbaycan,Meksika,Pakistan, Kolombiya ve İslam Teşkilatı Birliği Parlamentolar Birliği soykırım olarak tanımlayan ülke ve kuruluşlar oldular? Peki Azerbaycan Cumhuriyetinin Quba bölge’sinde 1918 yılında Azerbaycan Türkleri ve Yahudilere kimler soykırım yapmış?

Ermeniler tarafından Azerbaycan’da yapılan katliamların bilinen en son örneklerinden biri olan “Quba soykırımı”nın izlerini taşıyan toplu mezarlık..! 2007 yılında stat inşaatı çalışmaları sırasında yaklaşık 514 metrekarelik bir alanı kaplayan toplu mezarlık bölgesinde yapılan araştırmalar sonucunda bu mezarlık – 1918 yılında Ermeni çeteler tarafından katledilen çocuk, kadın ve erkeklere ait cesetlerle dolu 2 kuyu ve iki kanal bulundu. Tesadüfen açığa çıkarılan toplu mezarlıkta, 1918 yılında Ermeni çetelerinin işkence yapılarak katledilen Azerbeycan Türk’ü, Yahudi ve diğer etnik gruplara ait kişilerin cesetleri bulunuyor. Bir kısmının inşaat çalışmaları sırasında ve toprak kayması neticesinde tahrip olmasına rağmen, halen Ermeni zulmünü tüm çıplaklığıyla göz önüne seren toplu mezarlık, ziyaretçilerin tüylerini ürpertiyor. Quba’ya gittik ve orada toplu cesetleri gördük. Quba’da bize anlatılanlar arasında, ‘‘Ermeni çetesi tarafından 1918 yılının Mayıs ayında, Quba’da yaşayan yerli halka karşı bir katliam yapıldığını, sadece 1 ile 8 Mayıs 1918 tarihleri arasında 16 bin 782 kişinin katledildiğini ve ancak Nuri Paşa komutanlığındaki Kafkas İslam Ordusu’nun 9 Mayıs’ta Quba’ya girmesiyle bu katliamı durdurmuş’’. Toplu mezarlığın hemen yanında da ‘‘Soykırım Anıtı’’ yapılmaktaydı.

Son olarak bu önemli projeye imza atan Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği ve onun başkanı Ekber Qoşalı’ya, projeye destek veren Azerbaycan Gençlik Bakanlığına bağlı Gençlik Fondu ile tüm kurum ve kuruluşlara (Azerbaycanda Atatürk Merkezi, TİKA, TÜSİAB, BAMF, ABAİ İB, ATHEM) teşekkür etmek gerekir.

Bu tür projeler Türk Dünyası birliği için önemine vurgulamam gerek yok, çünkü hepimiz bunun bilincinde olduğumuzu düşünüyorum. Karabağ gerçeklerini yakından gördük, yakından yaşadık.  Karabağ sorunu için genç nesile büyük görevler düşmekte. Karabağ’ın azatlağıa kavuşacağı günü heycanla bekliyoruz.

You may also like

Şərh yaz

Layihə haqqında

Sayt Azərbaycan Respublikasının Qeyri-Hökumət Təşkilatlarına Dövlət Dəstəyi Agentliyinin maliyyə yardımı ilə hazırlanmışdır.

Saytın məzmunu

 

Saytın məzmunu DGTYB İctimai Birliyinin cavabdehliyindədir, bu baxımdan saytın məzmunu Azərbaycan Respublikasının Qeyri-Hökumət Təşkilatlarına Dövlət Dəstəyi Agentliyinin mövqeyini əks etdirmir.

Bizim Yazı ©2022 – Bütün hüquqları qorunur.